TürkçeEnglish

Çok Amaçlı Masa

Çok Amaçlı Masa

Çok Amaçlı Masa


Ankara’da Mucitler ve Araştırmacılar Derneğinin Başkanı M.K. bana bir teklifte bulundu. Teklif okullarla ilgili bir icat çıkarmaktı. M.K.’nın bu ikinci teklifiydi. Birinci teklifi Ders Aletleri Yapım Merkezinde başarılı bir şekilde yapmıştım. Bu sebepten M.K. benim çok yetenekli biri olduğumu biliyordu. Ancak icat, Ar-Ge, buluş, patent ve markalaşma nedir ve nasıl oluşur diye her hangi bir bilgisi yoktu. M.K.‘nın bu isteğini yerine getirmek için okullarda hangi sorunlar olduğunu araştırdım. Birinci sorun olarak küçük çocukların büyük masalarda oturtma olduğunu gördüm. Aynı zamanda düz bir masada yazı yazmanın bel bükülmesine ve kol ağrılarına sebep olduğunu tespit ettim. Bir de temizlikte, taşımada portatif olmadığını gördüm. Okul masası ve oturağını bu sorunları çözmeye yönelik yapmaya başladım. Birinci yapılışını gören M.K. çok güzel olmuş, dedi. Aslında bu yaptığım birinci aşama idi. En az beş aşama daha yapılması gerekiyordu. Bu birinci aşamayı Kocaeli’nde düzenlenen fuar içindeki icat bölümüne getirdim. Orada sergiyi ziyaret eden öğretim üyelerine ve eğitim alan insanlara gösterdim. Çok güzel olmuş, tam aranan bir okul masasıdır, dediler. Aradan bir yıl geçti Avrupa’da çalışmaya devam eden hanımım temelli dönüş yaptı. Çiftlikte evimde tek bir tane masamız vardı. Bu masa en az yirmi yıl önceki masa ve çok yüksek olduğu için kanepelerde otururken yemek yemeniz zorlaşıyordu. Ben bir ev masası icadı yapacağım diye hanıma söz vermiştim. Ancak diğer icatların yapımından fırsat bulamadığım için yapamamıştım. Bir gün hanımın başına tak dedi. Masa satın almaya gideceğim dedi ve çok da ciddiydi. Dur hanım hemen bu akşam masaya başlayacağım, dedim. O gece masanın demir aksamını bitirdim. Ertesi gün mobilyacıda üst suntasını yaptırdım. Masa icadının ilk yapılışı ortaya çıkmıştı. Ancak bir sorun vardı masaya dokunduğun zaman sallanıyordu ikinci aşamasını yaptım ve o sorunu da çözdüm. Masaya Çok Amaçlı ve Yere Uyum Sağlayan Masa adını verdim. Evde masayı görenler çok beğendiler ve benden masa istemeye başladılar. Benim yaptığım masa hem portatif hem de yere uyum sağladığı için sallanma yapmıyordu. Eklemeli olduğu için altı kişilik ana masayı yüzlerce kişilik masaya çevirebiliyordum. Yeter ki eklenen parça masanız olsun. Okul masasıyla yemek masasının yapılışı ayni sistemdi. Sadece üst tahtanın hareketli olması ev masasına ihtiyaç görünmediğinin göstergesiydi. M.K. Ankara’dan İstanbul’a gitmiş ve İstanbul dönüşü bir iş adamı ile birlikte saat gece on sularında benim yanıma geldiler. Mustafa Bey okul masasını benden emanet alıp Ankara’da bu masayı inceleyeceklerini söylediler. Neden diye sordum yanındaki iş adamı böyle istediğini söyledi ve eğer beğenirseler üretebileceğini söylediler. Ben M.K.’ya güveniyordum ve okul masasını ve oturağını birlikte verdim. Aradan bir yıl geçti. M.K. hiç okul masasından bahsetmiyor ve okul masası nerde ve ne oldu diye sordum. Onda olduğunu söyledi. Ardiyeye koymuş. İş adamı üretmeyi kabul etmediyse neden masayı geri getirmedin, dedim. Kusura bakma ben onu hep unutmuşum ama getireceğim, dedi. Yine bir yıl geçti hala getirmedi. Ben de bir iş için Ankara’ya gittim. Derneğe uğradım. Dernek kapanmış M.K. yeni dernek binasını kendi evini yapmış. Beni o eve getirdi ve bir gece misafir etti. Masayı tekrardan sordum. Hasan masa o iş adamının deposundaydı. Ben alıp getireceğim, dedi. Şimdi alalım, dedim. Yok, ayıp olur ben aldığım gibi geri getiririm, dedi. Aradan bir yıl daha geçti hanımla TRT 2’ye bakıyorduk. M.K. TRT de bir bayan spikerle konuşma yapıyor. Meğer genç mucitler sergisi yapıldığı için konuşma yapıyormuş. Spiker M.K. sizin kaç tane patentiniz var, diye sordu. Mustafa Bey dört adet dedi. Onların üç tanesi çocuklarla ilgili kitap yapmış onları söyledi. Dördüncüyü söylemiyordu. Spiker ısrar etmeye devam ettiği için mecbur kaldı ve okul masası dedi. Hanım ve ben şok olmuştuk. Mustafa Bey meğer masanın patentini kendi üzerine almış. Ben 1994 yılında ilk Ankara’ya geldiğimde enerji üzerine bir icadım vardı. Onun patent başvurusunu yapmak istedim. Patent kuruluşu beni Mucitler Derneğine gitmemi ve M.K.’nın bana yardımcı olacağını söylediler. Bunun üzerine M.K. ile tanışmıştım ve derneğe üye olmamın şart olduğunu söyledi. Ben de kayıt oldum. Üç ay Ankara’da M.K. ile boşa gün harcadım. M.K. hem derneği yürütüyor hem de esas çalıştığı TRT de görev alıyor. TRT de ki görevi buluşlarla ilgili eğitim ve belgesel çekimin müdürlüğünü yapmaktı. TRT de yetkili bir görevliymiş. Bu üç ay Ankara’da kalma sırasında derneğe kayıtlı orta ölçekli bir iş adamıyla tanıştım. Beni alıp iş yerine getirdi ve beni uyardı. Bak Hasan Bey sen çok karakterli ve zeki bir insansın, M.K. iyi biri değildir, dedi. Neden, dedim. Akdeniz bölgesinden bir mucidin icadını alıp kendi üzerine patent çıkarmış, dedi. Ben işin aslını bilmediğim için ona pek itibar etmedim ve inanmadım. Ancak yedi yıl sonra aynı oyunu bana oynayınca o insanın nasıl bir insan olduğunu anlamış oldum. M.K.‘nın dernekte görev almasının nedeni, iyi gördüğü projeleri kendine çevirmek içinmiş. Ben bu olay karşısında tamamen ülkemden soğudum. Artık hiçbir insana güvenim kalmamıştı. Evet, M.K. ya ne yapmam gerektiğini çok düşündüm masa icadının benim olduğunu her yönü ile ispatlayabilirim. M.K. yaptığı bu yanlışı tüm Türkiye halkına duyurmak istiyorum. Ancak M.K.’nın bir kız bir de erkek çocuğu ve çok değerli öğretmen hanımı vardı. Onların her biri bana gerçekten çok değer veriyorlardı. Onları rezil etmem benim insanlık terbiyeme sığmamıştı. Siz olsanız o çocukların babalarının hırsız olduğunu söyleyebilir misiniz? Ancak şimdi işler değişti. Türkiye’nin teknolojideki bu engeller aşılması gerekmektedir. M.K. kendi ailesine ve çocuklarına da yanlışlılar yapıyordu. Ben çocuklarından özür diliyorum. Ancak bu yolsuzluğu yazmam gerekmektedir. Türk milletinin bunu bilmeye hakkı vardı. Çünkü Türkiye’nin fakirliği, yoksulluğu ve terörün ana kaynağı icatsızlığıdır. İcatlara atılan her darbe tüm Türkiye devletine atılan darbedir. Bir mucidin icadı çalınan ülkede durması yaşaması mümkün değildir. İcatlar değer verilen ve korunan ülkelerde vücut bulur aksi halde o icatlar başka ülkelere kanatlanıp uçar. Gelelim ev masasına. Ev masası çok itibar gördüğü için nalburculuk yapan yeğenim Abdullah ile üretim yapalım dedik ve iki bin marklık sunta aldık. Bin marklık ta demir aldık. Benim evin yanındaki eski baba evimdeki iş yerimde üreteceğiz. Ancak aldığımız sunta olduğu için kabarma yapıyormuş yani masa için ideal olan bizde tüm suntaları mobilyacıda kestirdiğimiz için iki bin markımız boşa gitmiş oldu. Zaten ekonomim tamamen darbe vurmuştu. Zor günler geçiriyordum. Masa işini dondurmuştum. Masanın özellikleri neydi? • Yere uyum sağlamasıydı. Yani dört bacaktan biri bir cm boşluğa veya tümseğe gelmiş olsa dahi sallanma yapmamaktadır. Çünkü makaslar o engeli yok ediyordu. • Dünyada hiç olmayan yeni bir toplama açma sistemi çıkarttım. Bilindiği gibi portatif olan tüm masalar titreme yapar bu masada titreme olayı kalkmıştı. Sanki portatif değilmiş gibi sağlam görünüyordu. • Ana masaya ikişer kişilik ek parçalar takılarak binlerce kişilere yemek masası oluşturulabiliyordu. Bu ek parçaların takılmasıyla masanızı u şeklinde yapın, z,t,h gibi şekillere getirin veya dikdörtgen, kare yapın aklınıza ve tüm ihtiyaçlarınıza göre şekillendirilebilmektedir. • Üst masanın yirmi cm altında bir küçük masa daha var. Bu alt masayı ekmek, defter, kitap, gazete gibi malzemelerinizi koyabilirsiniz. Bu masayı Kocaeli Sanayi Fuarına getirdiğimde bir masa fabrikası görmeye geldi ve üretmek için beni fabrikaya davet ettiler. Fabrika gerçekten çok büyüktü. Bana dünyada olan tüm masa çeşitlerini gösterdiler. Benim masa dünyada var olan tüm masalardan iki kattan daha üstün çıktı. Ben ihtiyaçları gideren bir masa yaptım ve hiçbir yerden esinlenmeden yaptığım için yeni bir sistem çıkmış oldu. Yeni sistem olduğu için yeni bir icat olmuş oldu. Orayla anlaşamadım. Tekrar evime geldiler ben size geleceğim dedim, başımdan savdım. İcat nedir diye hiçbir bilgileri olmadığı için, masa icadım yurt dışına çıkabilirdi. Benim birçok icadıma sahip çıkmak isteyen iş adamlarımız oldu. Ancak Türkiye’de hiç icat çıkarılmadığı için icadın önemini bilen hiçbir iş adamıyla karşılaşmadım. Türkiye’de üretim yapan çoğu iş adamlarımız Avrupa’nın çöpe attığı modellerin bir benzerini ürettiği için çok rahat hareket etmekteler. Yani üretmekte oldukları ürün gelişmiş ülkelerde üretilip satıldığı için satılma kaygısı taşımamaktadır. Ben yeni bir icat çıkarttığım için daha önce bir başka ülkelerde satılmayan icat olduğu için satılıp satılmayacağından korkulmalıdır. Çoğu iş adamları risk almayı bilmiyor. Böyle bir tecrübeye sahip iş adamları değildirler. Gelişmiş ülkelerde bulunan iş adamları her üretimi yeni icatlar yeni modeller olduğu için tam tersine risk alan iş adamlarıdır. Gelişmiş ülkelerde risk almayana iş adamı demezler. Bu gibilerini iş dünyasından silmeye çalışırlar çünkü ihracat sadece risk alan icatlarla gerçekleşir. Risk alınmayan işler o ülkeye yarar değil tam aksine zarar veren işlerdir.

Bize Ulaşın

Kendinizi inanılmaz bir deneyim ve en iyi nihai ürünle sonuçlanan gerçek bir ortaklıkta çalışırken bulacaksınız.