Biberon altlığından sonra yeni birçok icatlar çıkartarak kendimi ispatlamam gerekiyordu. İstanbul Bayrampaşa’daki evimizden ağabeyimle birlikte kahvehaneye çay içmeye gittik. Ağabeyim bir memur gibi giyinen insandı, çay içerken kravatına ve gömleğine çay bardağının altından çay damladı. Ağabeyim kendine çok kızmıştı meğer garson çay getirirken sallanmadan dolayı bardak altlığına çay dökülmüş bardağın tabanı dökülen çayın içinde olduğu için içerken masa örtüsüne, kıyafetinize ve yere damlamaktadır. Ben 18 yıl Avrupa da yaşadığım için oralarda bu sorunu çözmek için içeceklerin altına kâğıt koyarlar. Ancak çok döküldüğü zaman kâğıtta fayda etmemekte olduğunu biliyorum. Ağabeyimin üstüne çay damlaması sebebiyle ağabeyime dedim, ben bu sorunu çözerim hem de şekerde ıslanmaz dedim. Ertesi gün mafsalımı yaptırdığım tornacıya gittim, iki değişik kalıp yaptırdım. Kalıpları yaptırmamdaki sebep alçı ile örnekler çıkartmam içindi ve çıkan örnekler fena değildi. Ancak benim istediğim şekilde olmamıştı, benim istediğim en az 15 ml dökülen sıvıyı bardağın altına değmeyecek şekilde saklanması gerekiyordu. Aynı zamanda 15 ml sıvının şekeri dahi ıslatmaması gerekmekteydi. Bir yıl sonra tekrar girişim yaptım ve istediğim olmuştu. Ancak el ile yaptığım için iki adet örnek yaptım, kenara koydum. Ben hiçbir icadımı şahsi para kazanmak için yapmadım ve yapamam. Ne yazık ki çevremdekiler beni anlamadığı için yaptığım icatların önemsiz olduğunu sanıyorlardı. Hiçbir gerçek icatçı, icat ettiği aleti üretime geçiremez. Bunun sebebi bir icatçı yaptığı icadı asla beğenmez, bu sebepten o icadı sürekli geliştirmeye çalışmaktan üretime geçemez. Bu nedenden dolayı icatçı, icadını çıkartır Ar-Ge’ci onu üretme aşamasına getirir, bir başkası da üretime sokar. İcatçıdan üretim beklemek en büyük hatadır.
Kendinizi inanılmaz bir deneyim ve en iyi nihai ürünle sonuçlanan gerçek bir ortaklıkta çalışırken bulacaksınız.