Ayakkabı ile dök-yat çalışmalarının devam ettiği sıralarda Gölyaka sanayisine birçok iş yaptırıyordum. Hem hırdavatçılık yapan hem de tamircilik yapan Hidayet Bey’in iş yerine gittim. Hidayet Bey ile muhabbet ederken Hidayet Bey’e telefon geldi. Hidayet bana abi beni plastik fabrikasından istediler. İşin yoksa sen de gel, tamam dedim. Plastik fabrikasına gittik işyeri sahibi Almanya’da çalışmış parasını biriktirmiş ve plastik makineleri almış. Askılık çamaşır mandalı gibi plastik malzemeleri üretiyor. Hidayet beni onunla tanıştırdı. İşte mucit ağabeyimiz bu dedi ve bana da işte işyerinin sahibi Mehmet Bey dedi. Üçümüz büroda koyu muhabbete başladık.
Ben sabırla dinledim ama şiştim bak Mehmet Bey dedim siz bu plastik malzemelerini nereden alıyorsunuz. Ham maddesi ithal, değil mi? Sizin her tükettiğiniz plastik malzemeniz benim milli gelirimi tüketmektedir dedim. Şayet ürettiğimiz malın en az yüzde ellisini ihracat yapmış olsanız o zaman ülkeme zarar vermemiş olursunuz. Siz Avrupa’nın icatlarını kopya yaparak ve aynı zamanda kopya yaptığınız için üçüncü sınıf mal üretmek zorundasınız. Üçüncü sınıf mal üreten ülkeler ihracat yapamazlar. Türkiye üçüncü sınıf mal üretmekten kurtulmalıdır. Bunun içinde kendi beyninde yeni icatlar birinci sınıf mal üretme hakkına sahip oluruz. Mehmet Bey çekmecesini çekti işte mandal dedi ve üzerime mandalı attı. Al bu mandalı bunun işini yapan yeni bir icat çıkart bakalım dedi. Bu işler senin bildiğin gibi yürümüyor dedi. Bende bak Mehmet Bey sen Avrupa’da para kazanmaya çalışırken ben bu ülkeleri süper ülke yapan nedenlerini araştırıyorum. Sana da söz veriyorum mandala bir icat çıkartacağım ancak bu mandala sahip çıkacak mısın dedim. Tamam dedi sahip çıkacağım. O gece eve geldim yeni bir mandal modelini çıkarttım. Birkaç kere yapboz yaptım. Çıkartacağım örnekleri görmesi için Mehmet Bey’i ve ortağı Hasan Bey’i davet ettim. Geldiler ve tamam dediler ancak ekonomi durumlarının sıkıntılı olduğu döneme rastladığım için ileride ilgileniriz deyip gittiler. O gidişlerinden sonra yolda görseler bile yüzlerini çevirip bakmadılar. Bu davranışları beni çok üzmüştü, ben ise biraz daha özenerek daha da kullanışlı hale getirdim. Plastik tahtaları bıçakla oyarak üç adet örnek mandal yaptım. Dökyat, mafsal, gizli topuk ve çok amaçlı mandalın patent başvurusunu yaptım. Dört patentim de sorunsuz çıktı, faydalı model olarak örnek verildi. Ben faydalı modelin icat patenti olduğunu zannediyordum. Daha sonra K. D.’ye Ankara Kızılay İzmir Caddesindeki patent ofisine gittiğimde sordum. Aldığım faydalı modellerin bir benzeri dahi yapılamaz olduğu belgesi mi dedim, hayır dedi. Peki nedir? Senin kullandığın malzemeyi kullanmadan başka bir malzemeden üretebilirler, dedi. O anda şok oldum. Kaan Bey’e sordum, benim patent almamın ne önemi var dedim? Evet dedi, Türkiye de bu işler böyle ve dünyada da öyledir dedi. Ben üç yıl beyin vererek bu icatları çıkarttım, peki bu emeğin karşılığı bu mu? O zaman icat çıkartması enayilik değil mi? Dünya kadar para ve zaman verilmesi enayilik, aptallık değil mi, dedim. Evet dedi, yani ben üç yıl beş yıl veya on yıl bir icat üzerinde beyin çürüteceğim evimi yerimi satıp o icadı tamamlayacağım ondan sonra o icadı korumak için patent alacağım, bir başkası hiç emek vermeden o icadımın bir benzerini yapacak. Bu kadar saçmalık, pes doğrusu.
K. Bey’in bu iddasını araştırdım, meğer K. Bey haklıymış. Türkiye’de o zamanlar hiç kimse Türk icadı çıkarmadığı için Türk patent ofisleri icat patenti hususunda işlem ihtiyacı duymamış ve bu uzun yıllar bu şekilde icatsız yürütüldüğü için sadece bir benzer patentler ile haşır neşir olunmuş. Bir icat patenti yirmi yıl sürer ve yirmi yılını bitiren icatların bir benzer yapımı başlar. Ülkemiz de alınan patentlerin çoğu bir benzer ölçü veya şekil patentleriymiş. Bu sebepten o zamanlarda icat patenti verilmesi hakkında hiçbir bilgi birikintisi olmamış ve icatlara yönelik hiçbir alt yapı oluşmamış. Şimdi görüyorum bu icada bir benzer patenti verilir ise maalesef o icat gelişmiş ülkelere yem olur. İşte sonuç belki de birçok yeni icatlarımız bu sebepten Türkiye’den uçurulmuş. Bu olay Türkiye’nin kanayan en büyük yarasıdır. Bu akan kan durdurulmadan Türkiye icat sahibi bir ülke olamaz. Türkiye ihracat ülkesi asla olamaz. Türkiye sorunlarını asla çözemez ve Türkiye asla kalkınamaz. Çünkü bir ülkenin ekonomisini güçlendiren sadece o ülkede çıkarılan icatlardır. Bunun dışında çare göstermek düzenbazlık ve sahtekârlıktır.
Mandal icadının var olan mandallardan olan üstünlüğü;
Kendinizi inanılmaz bir deneyim ve en iyi nihai ürünle sonuçlanan gerçek bir ortaklıkta çalışırken bulacaksınız.