Öğle yemeğinde iş yerinden eve geldim. Eşim biberonla çocuğu yediriyordu, bana yemek verebilmesi için ilk defa kızımı yedirir misin dedi. Biberonu alıp çocuğumu yedirmeye başladım. Ortalama 3 ile 5 dakika biberonu tuttum dışarıdan göründüğü gibi değilmiş. Spor yapan biri olmama rağmen kolum çok yorulmuştu. Eşime çağırdım yemek hazırlamayı bırak, çocuğu tut dedim ve hemen araba tamirhaneme indim. Tamirhanemdeki çıkma mafsallardan biberon tutacağı yaptım ve çocuk yatağına monte ettim. Ortalama 2 saatimi almıştı ve yaptığım alete biberonu taktım ve çocuğumu yatağına yatırıp biberonu ağzına verdim. İlk deneme yapmama rağmen müthiş olmuştu. Kızım artık yemeğini kendi yemeğe başlamıştı. Mafsal yardımıyla kendi kendine yemeğe başladığında daha sakin, hiçbir panik yapmadan ve burnunun üstü terlemeden, en dikkat çekici olan ise çok neşeli, gülücük atarak el ve ayaklarını neşeli şekilde oynatarak yemeğini yemesine şahit oldum. Bu şekilde kendi başına yemeğini yiyen çocuk daha özgüvenli olduğunu gördüm.
1976’dan 1994 yılına kadar Avusturya’da çalıştım ve tekrar ülkeme geri döndüm. 18 yıl hem çalıştım hem de o ülkeler nasıl süper ülke olduklarını inceledim. Sonuç olarak o ülkeleri süper ülke yapan tek neden icatlar olduğunu gördüm. Aynı zaman da o ülkede çalıştığım tüm iş yerlerinde çok iyi bir mucit olduğum söylendi. Ben icadın ne olduğunu bilmiyordum o ülkede Ar-Ge, buluş, patent ve markalaşma nasıl olacağını öğrendim. Bizleri o ülkelere muhtaç eden o ülkelerin icatları olduğunu gördüm. Eğer bir ülkeyi kalkındıran yükselten şey icatlarsa ben bunun en iyi ustasıyım dedim. Avrupa kapılarına muhtaç olma durumumuzdan utanç duydum. Hiç olmazsa benim torunlarım benden ve ülkesinden gurur duysun istedim.
Türkiye’ye geldikten sonra tüm teknoloji kurumları ile görüştüm, ben bir Mucit’im dedim benden ne istiyorsanız size o konuda icat yaparım dedim. Beni tanımadıkları için bu adam deli midir nedir diye kuşku ile baktılar. Bu sebepten dolayı kendimi ispatlamam için bir şeyler yapmam gerekiyordu. İlk aklıma gelen biberon tutacağı oldu. İstanbul da yeni bir mafsal sistemi yaptım, çünkü var olan mafsal sistemleri bir başka ülkelere aitti. Benim mafsal sistemim var olanlardan üstün olması lazım ki yeni alet kapsamına girsin. İstanbul, Bayrampaşa sanayisinde planladığım Mafsal sistemini gerçekleştirdim. Dünya da olmayan bir Mafsal sistemi çıkarttım. Mafsal sistemim yaklaşık 210 derece her tarafa hareket etme şansı bulunmaktadır. Ben sadece biberon tutacağı için yapmıştım, ancak arabalarda da kullanılır, cansız mankenlerin tüm eklem yerlerine monte edildiği zaman her türlü pozisyona göre ayarlanabilme imkânı meydan gelmektedir. Bu da moda sektörü için aranan bir konudur. Benim Mafsal sistemim istediğim güce göre ayarlanma özelliği taşıdığı için istediğiniz ayara göre gevşetebilir veya sıkıştırabilmektedir. Bu sebepten vasıtalarda sık sık Mafsal değiştirme mecburiyeti olmaz. Benim Mafsalım aşındığı zaman değiştirme yerine ayar cıvatanızla yeni gibi olmaktadır. Biliyorsunuz mafsallar aşındığı zaman vurdurma yaptığı için kesilme, kopma yapmakta ve büyük kazalara sebep olmaktadır. Bunun sebebi genellikle o insanın ekonomik gücüyle ilgilidir, şayet ayarlı olsa kendi bile değiştirme yerine sadece anahtar ile ayarlayabilmektedir. Benim Mafsalım masa üstü lamba tutacağı gibi birçok alanda ihtiyaçları giderebilmektedir. Patenti de bana aittir, ne yazık ki üretici kabiliyetim olmadığı için patenti olsa da kıymeti yoktur. Ülkemizde icatlara değer verecek iş adamları yeterli olmadığından ülkemizin icatlarını dünya pazarına çıkarmak uzun sürdü. Türk iş adamlarının bir çoğu sadece Türk milletinin cebindeki parayı çıkarmaya yönelik iş yapmaktadırlar. Bu gerçek Türkiye’nin en büyük sorunudur.
Kendinizi inanılmaz bir deneyim ve en iyi nihai ürünle sonuçlanan gerçek bir ortaklıkta çalışırken bulacaksınız.