Ben her cumartesi hanımı pazara bırakıp kendim Gölyaka sanayisindeki kahvehaneye sanatkâr arkadaşlarla muhabbet etmeye giderim. İki çay içene kadar oturduktan sonra hanımı pazardan alıp eve dönerim. Sanayi kahvehanesinde genellikle mermerci Mükerrem ve onun ortağı ile sıklıkla muhabbet ederdik. Bir gün benden bir makine yapmamı istediler, ben de yaparız dedim. Rahat yoğun çalışmalar içerisinde olduğum için müsait bir zamanda yaparız dedim. Fakat aradan iki yıl geçti, artık Mükerrem’in sabrı taştı ve benimle dalga geçmeye başladı. Yani yapamayacak olduğun için yapmıyorsun dedi, bende ona hadi bugün başlıyorum dedim. Tüm malzemeleri almaya başladım, üç ay içerisinde makineyi bitirdim. İlk testi yaptık, makinenin motorlarının bir tanesi ters dönmeye başlamış. Ondan dolayı bir hafta sıkıntılı çalıştırıldı, daha sonra motorun bağlantılarını düzelttik. Makine tam istenilen şekilde görevini yapmaya başladı ve Mükerrem ile ortağı ağabey sen bir harikasın dediler. Ben para konusunda samimi olduğumuz için hiçbir fiyat konuşmamıştım. Makineyi teslim edeli altı ay oldu, hala para konusu halledilmedi. Yine sabırla bekledim, bir yıl geçmesine rağmen yine haber yoktu. Meğer onlar bu yapılan makineye güvenmedikleri için biraz zaman geçmesini ve makinenin dayanıklı olup olmadığını görmek istiyorlarmış. En sonunda Mükerrem’e para işi ne oluyor dedim ve bana tamam ağabey dedi. Kaç para vereceğiz dedi, bende siz ne verirseniz onu alırım dedim. Mükerrem beş yüz TL verelim dedi, ben şok oldum ve şakadır dedim. Meğer ciddiymiş o zamanlar bir mezarı altı yüz TL’ye yapıyorlardı. Ben ise üç ay çalıştığım üç buçuk metre boyunda iki buçuk metre yüksekliğinde dev gibi makineyi yaptım. Bana beş yüz TL veriyorlar, ilk defa icat yapmaktan nefret ettim. Hiç para almamaya karar verdim, neyse birileri araya girdi. İllaki bin TL olsun al dediler ve üç ay çalışma, üç ay yeni bir mermer kenarı silme ve köşe alma makinesini icat edeceğim diye gece gündüz beynimi aşırı bir şekilde yordum. Birilerine ait ikinci defa icat yapmış oldum. Her ikisi de beni şok etti. İşte icadın önemini bilmeyen ülkelerde icat yapmanın faturasıdır. Şimdi bu makinede ne yenilik yaptım: Var olan aynı işi yapan dış ülkelerin yaptıkları icatların çalışma sistemi mermeri yatırarak kenar ve köşe silme işi yapmaktadır. İşlem yapılan mermer kalınlıkları dört santimetre ile bir buçuk santimetre kalınlığında olduğu için yatay işlem görmesi kırılmalara maruz kalabilmektedir. Aynı zamanda bir mermer tahtalarını yatır kaldır yapmak ayrı bir yüktür. Ben dikey olarak işlem yaptırmak için makineyi o şekilde tasarladım. Aslında dikey işlem yaptırılması oldukça incelik istemektedir. Benim üç ay bu makinede çalışma yapmamın sebebi de odur. Yoksa var olan sistemler gibi yatay yapmış olsaydım on günde o makine biterdi. Ama ben bir Türk markasının icadını yapma peşinde idim. Yani bravo Türklere işte makine böyle olur dedirttirmek için üç ay çalıştım ve başardım. Tüm işleyiş tamamen dünyada eşi benzeri olmayan bir sistem ortaya çıkarttım. Ben Mükerrem’in az para verdiğine değil sadece yeni bir icada saygısızlığına üzüldüm. Yani bir demir doğrama atölyesindeki çırak işçiye yapılan tek teklif gibi davrandığına üzüldüm. Bir mucidi çırak gibi görmek o mucidin değerini hiçe saymaktır. Beni üzen ve kahreden maalesef bu davranıştı. Meğer Mükerrem on sekiz bin TL’ye var olan bursa yapımı bir makine alacakmış. Acaba mucit Hasan bu işi yapacak aynı makineyi yapabilir mi diye bana sormuş. Bende taklit kopya işi yapmayacağımı bildiği için bakalım yapacak olduğu makine aynı işi diğerleri gibi yapar mı? İşte mermer makinesinin mazisi ve dokuz yıldır makine hiç bozulmadan çalışıyordu. Ama hangi ülkede çalışıyor evet icatlardan hiç anlamayan ülkede çalışıyor ve o sistemin çok rahat çalışacak olduğu bir ülkede çalışıyordu hem de patentsiz. Çünkü sahip çıkılmayan icatlara patent alsanız bile hiçbir yararı olmaz. Bu icatta yakında bir başka ülkeye uçurulur.
Kendinizi inanılmaz bir deneyim ve en iyi nihai ürünle sonuçlanan gerçek bir ortaklıkta çalışırken bulacaksınız.