Ankara Hacettepe Üniversitesinde eğitim gören kızım Havva ile her gün telefon ile görüşüyorduk. Denizli den bir kız arkadaşı varmış ve babası nar üreticisiymiş. Aynı zamanda nar kooperatifinde görevliymiş ve çevrede çok sevilen sayılan bir kişiymiş. Benim kız, kız arkadaşı ile birkaç defa Denizli’ye gitmişler. Kızım Havva’dan nar çekirdeğini hiç zedelemeden çıkaran makine ihtiyaçlarının olduğunu söylemişler. Havva da onlara babam mucittir, size o makineyi yapar demiş. Kızım benden bu makineyi yapmamı istedi ve benim kız ile Denizlili kız arkadaşı ile bir şirket kurmayı hem narın çekirdeğini çıkaracaklar hem de bu makinenin satışını yapacaklarmış. Benim kız her gün telefon ile baba lütfen hemen başlamanı istiyorum diye üstelemeye başladı. Okullar tatile girmişti. Ben de Denizli’ye o çiftçinin evine gittim. Üç gün orada nasıl bir makine istediklerini öğrendim ve var olan makineleri gördüm. Ancak o makinelerin çok yavaş işlem yaptıklarını aynı zamanda çok pahalı bir sistem olduğunu gördüm. Bu sebepten o makineleri sadece şirketler alıp onlar para ile halkın narını alıyorlarmış. Ama çoğunluğu eski usul sopalar ile vurarak narın çekirdeğini zahmetli bir şekilde çıkarıyorlar. Ben üç gün sonra Düzce’ye geri döndüm, hemen makinenin yapımına başladım. Birkaç değişik sistem üzerinde testler yaptım ve bin beş yüz TL’ye yakın para testlerde harcadım. Dört defa Adapazarı’na gittim, çünkü krom malzemeden olması gerektiği için Düzce’de krom ile uğraşan iş yeri çok nadirdi. Ellerinde yoğun işler olduğu için benim işime zaman ayıramadılar. Krom malzeme ile olan sistem çok pahalı idi. Önce saçtan testleri yaptım ve birkaç uğraş sonunda makineyi bitirdim. Denizli’deki çiftçiye makinenin bittiğini haber verdim. Çiftçi ertesi gün ailesiyle beraber ve kasalar dolusu nar getirdi. Geldikleri gün makineyi hemen denemeye başladık. Denizlili çiftçi adeta şaşırdı, çünkü makine hem hızlı hem de narın çekirdeğini zedelemeden çıkartıyordu. Denizlili çiftçi bu makineyi alıp Denizli’ye götürmek istedi ve ben şaşırdım. Çünkü sözleşmemizde o sermayeyi verecek bende üretimini yapacaktım. Kızlarımız da bu makinenin pazarlamasını yapacaklardı. Sanki bu konuştuklarımız unutulmuş gibiydi. Beyefendi kara saçtan yapılan sağlıklı olmayan makineyi illaki Denizli’ye götürüp halka gösterecekmiş. Şüphelendim. Neyse makineyi veremem dedim. Makine krom malzemeden yapılmadığı için sağlıklı değil sana verirsem ve sen bu makine ile üretim yaparsan insan zehirlenmesi olursa direkt ben suçlu olurum dedim. Yine de çok üstelemesine rağmen nazik bir anlatımla veremem dedim. Çok üzülerek gitti ve bir daha görüşemedik. Yaptığım makine mükemmel bir sistemdir, elma, armut, üzüm suyu gibi işlerin sıkılmasına da yarıyor ve meyvenin içindeki vitamin, proteinlerini hiç zedelemeği için tadının özelliği de yok olmuyor. Bu sistem dünyada bir ilk olduğu için hem hızlı işlem yapıyor hem de yeni bir icat ünvanı taşıyor. Dünyaya bir Türk markası daha çıkmış oldu ancak ülkemiz icatları değerlendirecek bir ülke değildir.
Kendinizi inanılmaz bir deneyim ve en iyi nihai ürünle sonuçlanan gerçek bir ortaklıkta çalışırken bulacaksınız.