Kazma aletinin son yapılışına başladım ve şanzımanlı olmasını istiyordum. Daha önceki kazma makinelerinin şanzıman ihtiyacını zincir dişleri ile yapıyordum. Ancak her vites değiştirmek için zincir gevşetip diğer dişliye takarak vites atmasını sağlıyordum. Bu esnada ellerim hep yağlanıyordu. Normal mevcut şanzımanların ara vitesleri benim kazma sistemime uygun değildi. Kazma sistemine uyum sağlayacak bir şanzıman yapmayı istiyordum ve ilk denemeye girdim. Bu şanzımanımın işleyiş sistemi kayış ile sağlanmaktadır. Kayışların oturduğu kasnaklar karşılıklıdır ve bu kasnaklar dört parçaya bölünmüş şekilde ayrılmıştır. Yani dört çeyrek şekilde ve her bir çeyrek açılıp kapandığı için şemsiye gibi hareket etmektedir. Kasnağın biri kapalı ise diğeri tam açılmaktadır ve her iki kasnağın hareketi bir kol vasıtası ile yapılmaktadır. Maalesef bu açılıp kapanma esnasında gergin olan kayış gevşeme yapmaktadır. Normalde yapmaması gerekiyordu, her iki kasnağı açıp kapatan ittirme mekanizması birbirine bağlıydı. Bu nedenle birinin açılması diğerinin zorunlu kapanmasını sağlamaktaydı. İşte bu açılıp kapanma esnasında gergin olan kayış maalesef açılıp kapanma esnasında bazı yerlerde kayışın gevşediği görülüyor. İşte bu gevşeme kayışın patinaj yapmasına sebep oluyordu. Maalesef bu sistem tüm hayallerimi suya düşürüyordu. Ancak tüm bu olumsuzluklara rağmen bu iş olacak diye bir düşüncüye hâkimdim. Artık aylardır uğraş veriyordum ve çok yoruluyordum. Sonunda kazma makinesini tamamlamıştım. Tek eksik şanzımandı. Ben sadece şanzıman işi ile uğraşmıyordum. En az beş altı icadı aynı anda yapıyordum. Bazısında geliştirme işlerini yapıyordum. Bu nedenle zekâmı çok yoruyordum ve şanzımanı olur hale getirmem için en az bir ay tüm işlerden elimi çekip beynimi dinlendirmem gerekiyordu. Bir ay icat işlerinden elimi ve beynimi çektim ve sadece çiftlik işlerine kendimi verdim. Bir ay sonra tamirhaneme girdim ve sadece verkaç şanzımanın bu sorununu çözmeye yöneldim ve o gün kendime söz verdim. Bu gün bu çözülmeden yatmayacağım dedim. Ya olacak ya da hiç olmayacağını ortaya çıkaracaktım. Ancak ben hiç olmayacak bir işten asla uğraşmadığımı da çok iyi biliyordum. Yani bu iş olacak ancak nasıl olacağını hala çözemiyordum. O gün ve o günün gecesi boyunca çok yoğun bir beyin tüketerek çalışıyordum. Ancak tüm yaptığım değişikliklere rağmen sonuç yine aynı oluyordu ve sabah ezanı okunmaya başlamıştı. Ben saatin o kadar olduğunu fark etmemiştim artık bu iş olmayacak galiba dedim. Ancak iki kasnağı hareket ettiren manevra kollarını teke düşürmek istiyordum. Mantıken olmaz diyordum. Artık tamamen bu iş olmaz kararını verince çift kolu hareket ettiren bağlantıyı keserek tek taraflı hareket ettirmeyi de deneyeceğim, dedim. Aslında olmaz ama nasıl olmazsa olmuyor bari onu da deneyeyim dedim. Çift tarafı ittiren kolun motor kısmında olanını kestim ve fişe taktım. Son bir kere daha olmayacağını bile bile deneme yaptım. Korkunç bir şekilde tam istediğimin gerçekleştiğini gördüm. Olamaz dedim, babadan kalan o anda ahşap eski yıkık dökük o bina bana en büyük saray gibi geldi. Sanki tamirhanemin içi gül bahçesi gibi geldi ve o heyecanla kendimi alkışlamaya başladım. Çünkü başaracağımı biliyordum. Ancak onun bir türlü nasıl yapılacağını bulamıyordum. Meğer son anda deneme yaparım düşüncesiyle en sona bıraktığım için uğraşıyormuşum. Kendi kendime en az iki dakika belki de beş dakika alkışlamaya devam ettim. O sevinç gözyaşına dönüştü ve ardından hıçkırıkla ağlamaya başladım. Çünkü bu başarım ülkemize en az yılda milyar dolarlar girdi sağlayacaktı. Bunu maalesef tek ben anlıyordum. Bunu benim ülkemden hiç kimse anlayamayacağını çok iyi biliyordum. Bu sebepten beni benden başka hiç kimse alkışlamayacak olduğu için kendi kendimi alkışlamak zorundaydım. Evet o kolun teke düşürülmesi ile kayışın gevşeme yapması tarihe kavuşmuştu. Çünkü bir kasnak özgür hareket ettiği için kayış sürekli gergin kalmaktadır ve özgür kalan kasnak kayış tarafından kontrol altına alınmaktadır. Benim güvenemediğim olay kayış tarafından kontrol altında tutulup tutulmayacağıydı. Ancak kayış olağanüstü kontrol altında tutuyormuş ve hemen kazma makinesi için yeni baştan verkaç şanzıman yapımına başladım. Artık maket ile başarıyı yakalamıştım. Bundan sonrası çok kolaydı. Türk bayrağı beş yıldız olduğu için kasnağı beşe böldüm ve tam bir Türk icadı olduğunu ispat etsin dedim. On beş gün içerisinde yeni şanzımanı bitirdim. Kazma makinesine montajını yaptım ve kazma makinesi mini bir traktör olmuştu. Ancak üç tekerlekliydi. Verkaç şanzıman tam istediğim gibi kazma işlemini yaptırıyordu. Ancak verkaç şanzımanımı deneme amaçlı yaptığım için hareket yapan tüm parçaları tutan dip ve uç noktalar çifter çifter parçalarla olması gerekiyordu. Ancak çift parçaların yapımı frezede yapılması gerektiği için çok pahalıya gelecekti. Bu şanzıman mini traktörde kullanıldıktan sonra olup olmayacağı belli olacaktı. Bu sebepten dolayı çok masraf etmeden basit yaparak denemek istedim. Yani birkaç saat çalıştığı zaman parçalansa da önemi yoktu. Çift parçaların yerine tek parçalarla sadece cıvatalara dayalı basit bir şanzıman yapmıştım. Kayış ile çalıştırıyordum, ancak kayış yük esnasında dönme yaptı. Bu sorun beni çok üzmüştü çünkü kasnakları kayışa göre yapıp parçalara ayırmıştım. Baştan bilseydim direkt düz kayışa göre kasnakları yaptırırdım. Neyse kayışı nasıl dönmez vaziyete getiririm dedim ve kayışa çiviler monte ederek bunu sağlarım diye düşündüm ve uyguladım. Gerçekten harika olmuştu. Meğer orijinal çivili kayış varmış ancak sekiz yıl sonra bunu öğreniyordum. Benim hiç güvenmediğim verkaç şanzıman birkaç kayış koparması dışında sekiz yıl hiçbir sorun çıkarmadan tüm yaz boyu kazma işlemi yaptı. Arkasına özel ve oldukça büyük bir römork yaptım. Odun, fındık ve çayır gibi tüm işlerimi bu mini traktörüm ile sekiz yıl aralıksız yaptım ve 900kg yük çekme özelliği vardı. Sekiz yıl sonra karar verdim. Direğe kayışı montaj edeceğim, dedim. Ancak yeni bir şanzıman yapmam için en az iki bin TL kadar masraf yapmam gerekiyordu. Aslında seri üretimi olsa beş yüz TL’yi geçmez. Kayışın kasnağı biraz kaba yapıldığı için fleks taşı ile direğe kasnağı çevirebileceğimi gördüm ve birkaç yük taşıma yaparak direk kayışa çevirdim. Yaklaşık iki yıldır direk kayış hala çalışmaktadır. O yaz ağabeyim fikri Avrupa’dan izne geldi ve bu şanzımanın bir arabaya uygulanması dâhil tüm masraflarını ben vereceğim dedi ve sordu. Kaç paraya çıkar dedi. Ben de caymasın diye sekiz bin TL dedim, iki bin TL’sini peşin verdi. Diğerini alacaklı olduğu büyük ağabeyimizin en kısa zaman da vereceğini söyledi. Ben hemen verkaç şanzımanının yapımı için ilgili yerlere gidip fiyat pazarlığına başladım ve şanzımanın tüm eklem yerlerinde kullanılacak yatay bilyelerin siparişini verdim ve üç hafta sonra sipariş ettiğim bilyeler geldi. Yaklaşık üç yüz TL tuttu. Ancak çok pahalı olmasının nedeni toptan alınmamasıydı ve çok aracı olduğundandı. Yani yüz TL’yi geçmeyen malzeme idi. Evet frezeciyle de konuştuk. Yani verkaç şanzımanımız yaklaşık iki bin TL ile ortaya çıkacaktı. O sırada rüzgâr türbininde de bu şanzımanın çok büyük bir rol oynayacağını tespit ettik. Çünkü rüzgâr esintisi arttığı veya düştüğü zaman rüzgâr türbininin turu da artmış ve düşmüş olacaktı. Bu turun sabit olması şart olduğu için tur düşürücü ve aynı zamanda tur arttırıcı bir sistem gerekiyormuş. Verkaç şanzıman bu iş için biçilmiş bir kaftan olmuş oluyor. Rüzgâr türbin projesinin yapımı için verdiğimiz başvurunun içerisine verkaç şanzımanı da kattık. Bu nedenle verkaç şanzımanının bir taksiye uygulama işini dondurmak zorunda kaldık. Şayet her iki icat kabul görürse o zaman daha orijinal bir verkaç şanzımanı ortaya çıkarabileceğiz, dedik.
Kendinizi inanılmaz bir deneyim ve en iyi nihai ürünle sonuçlanan gerçek bir ortaklıkta çalışırken bulacaksınız.